Yandaş basın işçilere sürekli ‘müjdeli’ haberler veriyor.
Geçtiğimiz yaz kıdem tazminatının fona geçirilmesi ile ilgili Bakanlığın son yasa teklifi çalışmasını Sabah Gazetesi müjdelemişti.
Bahsedilen yasa teklifi, fonun özel şirketler tarafından yönetilmesi suretiyle kıdem tazminatını piyasaya açıyor ve patronların cebinden çıkan parayı önemli ölçüde düşürüyordu. Bu metne sonrasında kimse sahip çıkmadı. Bakan, “böyle bir çalışmamız yok”, Başbakan ise “kıdem tazminatı gündemimiz yok” dedi.
Bunu hep yapıyorlar. Politika, bazen ısıtıp bazen soğutmak, konuyu tartıştırmak ve kamuoyunu hazır hale getirmek biçiminde yürüyor. AKP bunu yaparken, sermayenin ihtiyaçlarını karşılayacak olan her türlü düzenlemenin işçilerin lehine gibi sunulmasına özel bir önem gösteriyor.
Son örnek geçen hafta yaşandı, yeni bir “müjdeli” haber, bu sefer Zaman Gazetesi tarafından verildi.
Haberde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın, taşeron işçilikle ilgili sürdürdüğü çalışmasının önemli ölçüde tamamladığı ve yeni yasa teklifinin çok kısa bir süre içerisinde Bakanlar Kurulu’nun gündemine getireceği ifade ediliyor.
Zaman gazetesi, yasa teklifinin ayrıntılarına da ulaşmış.
Taşeronun işçiye ödemediği ücreti asıl işverenin ödemesi için düzenleme yapılıyormuş. Taşeron işçilerin artık günde 8, haftada 45 saat üzerinde çalıştırılmalarına müsaade edilmeyecekmiş. Şayet bu sürelerin üzerinde çalışma yapılırsa fazla mesai ücretlerinin ödenmesi sağlanacakmış. İş sözleşmelerinin bir yılın altında yapılması önlenecekmiş. Taşeron işçilerin de kıdem tazminatı alabilmesi için, tazminatların aylık olarak belirlenmesi sistemine geçilecekmiş.
Pes doğrusu!
Taşeron işçileri de diğer işçiler gibi 4857 sayılı İş Kanunu’na tabi olarak çalışmıyorlar mı?
İş Kanunu’nun 2.maddesinde bırakın ödenmeyen ücretinden, taşeron işçinin kanundan, bireysel yada toplu sözleşmeden kaynaklı tüm haklarından asıl işverenin sorumlu olduğunu yazar.
41. ve 63.maddelerde çalışma süresinin günde 8, haftada 45 saat olduğu, bu sürelerin üzerinde yapılan çalışmanın fazla çalışma sayılacağı ve işçiye çalıştığı fazla süreler için normal ücretinin yüzde 50 oranında daha fazlasının verileceği hükmü yer alır.
Geçici 6. Madde ise kıdem tazminatını düzenler ve ilgili maddenin taşeron işçilerini kapsam dışında bıraktığına dair herhangi bir ibare bulunmaz.
Çalışma Bakanlığı’nın hazırlığını tamamladığı söylenen çalışma, ilgili mevzuatta zaten yer alan temel düzenlemeleri içeriyor.
Yani Bakanlık, İş Kanunu’nu patronlara uygulatamadığını itiraf ediyor.
Hakkını yemeyelim; Bakanlık bu sızdırma tasarıyla, taşeronların kamuda daha uzun sürelerle iş bağlantıları yapabilmesini ve bir süredir soğutulan kıdem tazmitanın fona geçirilmesi konusunu gündeme getirme başarısını göstermiş durumda.
Ancak asıl mesele taşeron çalıştırmayı sınırlayan tüm engellerin ortadan kaldırılması.
Halen yürürlükte olan 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2.maddesi, taşeron işçi çalıştırabilme koşullarını belirliyor. Yasada bu sınır şöyle tanımlanmış: “İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverene verilemez”.
Bu cümledeki “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenler” üç ayrı koşul olarak tanımlanıyor ve alt işveren ilişkisi kurabilmek için bu üç koşul birlikte aranıyor.
Bakanlık bu kısıtlamayı ortadan kaldırmak için ilk ciddi girişimi 14 Temmuz 2010 tarihinde yapılan “Üçlü Danışma Kurulu” toplantısında sendikalara verdiği “ İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı” ile yaptı. Bu tasarının 28.maddesinde “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik uzmanlık gerektiren işler” cümlesinin, “işin gereği veya teknolojik uzmanlık gerektiren işler” ifadesiyle değiştirilmesi öneriliyordu.
Çalışma Bakanı o tarihte, yasa metnine “ile” yerine “veya” bağlacını koyma cin fikirliliğini göstererek bir anda her türlü işte taşeron işçi çalıştırmanın önünü açmayı denedi. Ama başarılı olamadı.
Yandaş basın üzerinden sızdırılan müjdenin arkasında bu planın olduğu bir sır değil.
Bakmayın siz Zaman’ın işin bu kısmını yazmadığına. Tek dertleri var; bütün işçiler taşeron olsun.. Yoksa yazmamaları cehaletlerinden değil…
***
Bir not borcum var. Görüşlerinin sağlamlığına hep güvendiğim bir dostum geçen hafta bu köşede yayımlanan “Kamu emekçilerinin Memur-Sen esareti” yazısına dair önemli bir eksikliğe değindi. Yazının içindeki iki fotoğrafa işaret ederek “Kadını gerici politikalarla kuşatıp, sonra da yine kadın üzerinden özgürlük nutukları atıyorlar” diye yazmış e-postasında.
Kesinlikle katılıyorum. Yazıda sendikaların nasıl “sendika” olmaktan çıktığını anlatırken, gericiliğin buralarda da “kadını” konu edindiğini gözden kaçırmışız. Oysa başına türban takan Memur-Sen’li erkek öğretmenler fotoğrafı da, suratına yarım bıyık yapıştırmış Türk Metal üyesi kadın işçilerin fotoğrafı da en çok bunu anlatıyordu.Beylikdüzü EscortBeylikdüzü Escort