DİSK: ‘Taşeron işçiye müjde’ haberlerinin yaldızı sosyal taraf görüşmelerinde döküldü

DİSK bir basın toplantısı düzenleyerek taşeron çalışmaya dair yeni düzenleme ve bu düzenlemenin ele alındığı ‘sosyal taraf’ görüşmelerini değerlendirdi. Gazeteci yazar Attila Özsever, Şükran Soner ile Yrd. Doç. Dr. Özgür Müftüoğlu’nun katıldığı basın toplantısında DİSK Genel Sekreteri Arzu Atabek Çerkezoğlu sosyal taraf görüşmeleri konusunda DİSK’in görüşlerini aktardı

Taşeron çalışmaya dair ana düzenlemelerin gündem olduğu Çalışma Meclisi ve geçtiğimiz aylarda ard arda gerçekleşen Ekonomik Sosyal Konsey toplantıları bugün DİSK Genel Merkezi’nde düzenlenen bir basın toplantısında değerlendirildi. DİSK Genel Sekreteri Arzu Atabek Çerkezoğlu’nun gelişmeleri aktardığı ve DİSK’in görüşlerini paylaştığı basın toplantısında  Gazeteci yazar Attila Özsever, Şükran Soner ile Yrd. Doç. Dr. Özgür Müftüoğlu da katılarak hükümetin yeni istihdam politikalarına dair görüşlerini paylaştılar.

Basın toplantısında Arzu Atabek Çerkezoğlu tarafından kamuoyuyla paylaşılan görüş ve tespitler şöyle:

TAŞERON İŞÇİYE MÜJDE HABERLERİNİN YALDIZI SOSYAL TARAF GÖRÜŞMELERİNDE
DÖKÜLMÜŞTÜR!
TAŞERON ÇALIŞTIRMA İYİLEŞTİRİLEMEZ BİR SİSTEMDİR, YASAKLANMALIDIR!

Değerli basın emekçileri,
Bugün sizlerle bir süredir gündemde olan “Taşeron Düzenlemesi”
çalışmalarına dair farklı düzlemlerde yürütülen ve kamuoyunda “sosyal
taraf” görüşmeleri olarak bilinen görüşmeleri değerlendirmek üzere bir
araya geldik. Bugünkü toplantımızda hem sosyal taraflarla yapılan görüşme
sürecinin bizzat kendisini hem de son görüşmelerin temel gündemi olan
taşeron çalışmaya dair yeni yasal düzenlemeleri ele almak istiyoruz.

SOSYAL TARAF GÖRÜŞMELERİNDE AMAÇ UZLAŞMAK DEĞİL UZLAŞIYOR GİBİ GÖRÜNMEK…
Sizlerin de bildiği üzere 16-17 Mayıs tarihlerinde Ankara’da Türkiye’nin
en büyük sosyal diyalog ortamı olarak tanımlanan “Çalışma Meclisi”nin
hazırlık toplantısı gerçekleştirildi. Toplantının gündemi sermaye
çevrelerinin ve hükümetin sıklıkla gündeme getirdiği şu başlıklardan
oluşuyordu:

•       Alt işverenlik
•       Kıdem tazminatı
•       Özel istihdam büroları aracılığıyla geçici iş ilişkisi
•       6356 Sayılı Kanun çerçevesinde sendikal örgütlenme
•       6331 Sayılı Kanun çerçevesinde iş sağlığı ve güvenliği uygulamasıyla
istihdam politikaları.

Toplantıya sosyal diyaloğun tarafı olmayan pek çok işveren örgütü de davet
edilmişti.

Öncelikle dikkat çekilmesi gereken nokta Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı’nın Çalışma Meclisi’ni 9 yıllık bir aradan sonra toplanmaya
hazırlanmasıdır. 1947’den beri çeşitli aralıklarla toplanan Çalışma
Meclisi’nin gündem maddelerine bakıldığında yeniden toplanma çağrısı
yapılmasının nedeni de anlaşılmaktadır.

Zira Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı meclise gündem olarak sunduğu
Alt İşverenlik uygulaması ve beraberinde ele alınan kıdem tazminatı ve özel
istihdam büroları konusunda ilk “sosyal uzlaşma” girişiminden elleri boş
ayrılmıştır.

4857 Sayılı İş Kanunun 114. Maddesine göre, çalışma hayatıyla ilgili
mevzuat çalışmalarının ve uygulamalarının izleneceği en üst kurulu olan
Üçlü Danışma Kurulu’nun 2012 Kasım ayında yapılan iki; Nisan ayında yapılan
iki toplantısında işveren örgütleri taşeron çalıştırmanın amacının
“maliyeti düşürmek, verimliliği arttırmak” olarak işin ruhunu açıkça ifade
ederken, işçi konfederasyonları, alt işverenlik konusunda mevzuat
değişikliğine ikna olmamıştır. Toplantıya katılan üç konfederasyon da alt
işverenlik uygulamasını yaygınlaştıracak ve kıdem tazminatının gaspına
taşeron işçilerden başlayacak olan yasal düzenleme karşısında olumsuz görüş
bildirmiştir. Bu görüşmelerin ardından “Sosyal uzlaşma” için yeni bir kanal
fırsatı sunan Çalışma Meclisi toplanması için hazırlıklar başlamıştır.
2004’ten beri toplanmayan Çalışma Meclisi için ana gündemini taşeron
çalıştırmanın oluşturduğu bir hazırlık toplantısı gerçekleştirilmiştir.

Değerli basın emekçileri,
Diyalog, müzakere gibi süreçler uzlaşma arayışının farklı biçimleridir.
Ama sosyal diyalog toplantıları olarak sunulan toplantılarda konuşulan
konular, gündeme gelen itirazlar hiçbir şekilde dikkate alınmamaktadır.
İktidar “sosyal diyalog zemini” adı verilen toplantılardan çıkan eğilimleri
görmezden gelerek aksine bu toplantıları emekçiler aleyhine yapılan
düzenlemeleri meşrulaştıracak biçimde kamuoyuna sunmaktadır. Toplantılarda
yapılan itirazlar görmezden gelinmekte, sendikaların onay vermediği
düzenlemeler yasalaşırken “Sosyal tarafların katılımı ile biz bunu
hazırladık.”, “Herkesin görüşünü aldık” denilerek yasal düzenlemelere bir
meşruluk dayanağı yaratılmak amaçlanmaktadır.

TAŞERON ÇALIŞTIRMA İYİLEŞTİRİLEMEZ BİR SİSTEMDİR!
Üçlü Danışma Kurulu ve Çalışma Meclisi başta olmak üzere sosyal diyalog
mekanizmalarımıza dair temel kaygılarımızın yanı sıra bugün sizlerle bir
araya gelmek istememizin bir başka sebebi daha var. Söz konusu
toplantılarda gündem olan ve bizzat Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
tarafından gündemde tutulan “taşeron düzenlemesi”.

Katıldığımız toplantılarda taşeron işçilerin çalışma hayatına dair
yaşadıkları sıkıntı ve sorunlar noktasında ortaklaşılırken, bunların çözümü
konusunda hükümet ve sermaye temsilcileri bir cephede işçi sendikaları bir
diğer cephede yer almaktadır.
Taşeron işçilerin yıllık izin, kıdem tazminatı, fazla mesai hakları
taşeron şirketler tarafından girdi çıktı oyunları ile gasp edilmekte,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bu duruma sessiz kalmaktadır.

Taşeron işçilerin sendikal örgütlenme hakları taşeron şirketlerin ayak
oyunları ile gasp edilmekte Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bu suça
ortak olmaktadır.

Taşeron işçilerin hem iş müfettişleri hem yargı tarafından tanınmış
hakları kendilerine verilmemekte, başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı olmak üzere AKP hükümeti mahkeme kararlarını, muvazaa (hileli
çalıştırma) raporlarını uygulamayarak açıkça hukuku çiğnemek pahasına
taşeron işçinin iş güvencesini yok saymaktadır.

Şimdi taşeron işçinin zaten iş kanununda var olan fakat taşeron düzeni
içerisinde kullanması fiilen imkansız hale getirilen haklarını
kullanabilmesi için yasal düzenleme yapılacağı iddia edilmekte, bu hakların
gaspı yerleşik yasal düzenleme haline getirilmek istenmektedir. Taşeron
işçinin kıdem tazminatını kullanabilmesi gerekçesiyle kıdem tazminatının
fona devrinin önerilmesi bunun en açık örneğidir. Ne acıdır ki bu ülkenin
çalışma hayatına dair en yüksek sorumluluk düzeyindeki ismi, 1936’dan beri
her işçinin hakkı olan kıdem tazminatını sanki yeni bir hakmış gibi taşeron
işçiye vereceğini duyurmakta, bunu “taşeron işçiye müjde” olarak
sunmaktadır.

Bu aldatmacanın altında son derece açık bir gerçek vardır. Bu gerçek
sosyal taraf görüşmelerinde konfederasyonumuz tarafından açıkça dile
getirilmiştir: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından Çalışma
Meclisi hazırlık toplantısında da gündeme gelen ve alt işverende çalışan
işçilerin sorunlarını çözmek gerekçesi ile başlatıldığı kamuoyuna duyurulan
çalışmalar, bizzat Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından köleliğe
benzetilen taşeron işçiliğini yaygınlaştırma amacı taşımaktadır.

Bu yapılırken taşeron işçilerinin yasal olarak zaten var olan haklarının
uygulanmaması gerekçe gösterilmektedir. Taşeron sistemi, işverenler
tarafından emek maliyetlerini aşağıya çekmek, işçi ile ilgili
sorumluluklardan kaçmak amacıyla oluşturulmuş, kuralsızlığın, esnekliğin,
güvencesizliğin zeminidir. En büyük işveren olarak devletin ve özel
şirketlerin hızla taşeron sistemine yönelmelerinin nedeni budur. Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre taşeron işçi sayısı AKP hükümeti
döneminde 4 kat artarak 1,5 milyonu geçmiştir. Dolayısıyla kurallı
çalışmadan, yasal düzenlemelerden kaçışın aracı olarak yaygınlaştırılmak
istenen bir sistemin “iyileştirilebilmesi” mümkün değildir.

Sermaye örgütlerinin uzun zamandan beri en büyük talebi taşeron
uygulamasına yönelik konulan sınırlandırılmaların bütünüyle
kaldırılmasıdır. Hükümet boyalı laflarla, bir yandan yasaları
uygulamadığını itiraf ederken, öbür yandan işçilerin kazanılmış haklarına
saldırmaktadır.

DİSK’İN TOPLANTIDA DİLE GETİRDİĞİ GÖRÜŞLER KISACA ŞÖYLEDİR:
1) Taşeronluk ile ilgili yapılmak istenen düzenlemelerin temel amacı,
taşeronluğu yardımcı işler ve asıl işlerin bir bölümü için tanımlayan
sınırlandırmayı ortadan kaldırarak, bütün işçileri taşeron işçisi haline
getirecek bir düzenlemeyi hayata geçirmektir. Bakan Çelik İş Yasası’nın 2.
maddesinde yer alan asıl işlerin taşerona verilebilmesi için aranan
“işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenle uzmanlık gerektirme”
koşulunun değiştirilmesini bu amaçla tartışmaya açmıştır. Bunun anlamı
herkesin taşeronda çalışmasının, modern işçi simsarlığı adı verilen çalışma
bürolarının hayata geçirilmesidir. Alt işverenlik tanımı karışık derken
amaçlanan budur.

2) Yine yapılmak istenen işçilerin “muvazaa”lı, yani hileli bir şekilde
taşeronda çalışması halinde, taşeron işçilerinin asıl işverenin işçisi
haline gelebilmesine dayanak sağlayan düzenlemenin kaldırılması
amaçlanmaktadır. Bu amaçla İş müfettişlerinin elindeki yetki alınmak
istenmekte, yasa tanımazlık yasayla meşru hale getirilmeye çalışılarak,
işçinin başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi yani kadrolu işçi
sayılması engellenmek istenmektedir. Bu taşeron işçi için kadroya geçmenin
hayal olacağı anlamına gelmektedir.

3) Aynı işyerinde fakat farklı işverenler tarafından çalıştırılan ve
açıkça işçilerin yasal olarak kazanılmış haklarını yok sayan yasadışı
uygulamalar, taşeronlaştırmayı yaygınlaştırmayı amaçlayan yukarıdaki
düzenlemeye gerekçe haline getirilmektedir. Hak edildiği halde kıdem
tazminatının ödenmemesi, yıllık ücretli izin hakkının kullandırılmaması,
ücretlerin tam ve düzenli yatmaması yasa dışı uygulamalardır. Bu
uygulamalar işçilerin hukuksal ve örgütsel mücadeleleri ile aşılmaktadır.
Bakanlık yasa dışı uygulamalar var diyeceğine, yasaları uygulayacak
tedbirleri almalıdır.

4) İşçilerin kıdem tazminatı hakkı mevcut yapı ve süreler dikkate
alınarak güvence altına alınmalıdır. Kıdem tazminatı, işten atılma dahil
pek çok durumda alınabilmektedir. Fon sistemi ile amaçlanan kıdem
tazminatını işverenlerin üzerinden alarak, yararlanma sürelerini düşürmek,
işçilerin kazanılmış hakkını ortadan kaldırmak, yararlanmaya 10-15 yıllık
sınırlandırmalar getirmektir. Bir yıla bir brüt maaş şeklindeki mevcut
yapı, üç yıla 1 aylık brüt maaş şeklinde düzenlenmek istenmektedir. Bu
kabul edilemez. Sorunu çözmek için her koşulda kıdem tazminatının işveren
tarafından ödenmesini sağlayacak yaptırımlar getirilmelidir. Kıdem
tazminatı her koşulda ödenmeli; iflas etmiş, ödeme aczine düşmüş işverenler
açısından “kıdem tazminatı garanti fonu” getirilmelidir.

5) İş cinayetleri birbiri ardına taşeron firmalarda çalışan işçileri
bulmaktadır. Amacı zaten emek maliyetlerini düşürmek için kuralsız ve
denetimsiz çalışmanın olanaklarını sağlamak olan taşeron sistemi, iş
cinayetlerinin birincil sorumlusudur. Taşeron sistemini savunmak cinayeti
savunmaktır.

6) Taşeron sistemi sendikal örgütlülüğün önünü kesmek için de kullanılan
bir araçtır. Sendikalarımızın etkin çabası ile örgütlenen taşeron
işçilerinin haklı mücadelesinin önü kesilmek istenmektedir.

Konfederasyonumuz, taşeron sisteminin güvencesiz, esnek, kuralsız
çalışmanın, iş cinayetlerinin, sendikasızlaştırmanın, yasaları ve hakları
yok saymanın adı olduğunu her fırsatta gündeme getirmektedir. Yapılmak
istenen çalışma hayatını cehenneme çevirmektir. Bunu yaparken de taşeron
işçilerin umutları ile oynanmaktadır. Kadrolu, güvenceli, sendikalı
çalışmayı ortadan kaldırmaya yönelik bu girişimlere karşı 15-16 Haziran’da
başta İstanbul ve İzmir olmak üzere tüm Türkiye’de işyerlerinde, işçi
havzalarında, grev alanlarında, direnişlerde, alanlarda ve sokaklarda
olacağız.

Türkiye’nin Taşeron Cumhuriyetine dönüşmesine geçit vermeyeceğizMobil sex Mobil porno Porno izle film izleBeylikdüzü EscortBeylikdüzü Escort

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir