Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Ocak 2014 “çalışma hayatı istatistikleri”ne göre Ülkemizde 11 milyona yakın işçi var ve bunların yalnızca 1 Milyonu sendika üyesi. İş Kolları Yönetmeliği’ne göre 17 numara ile kodlanan iş kolumuz Sağlık ve Sosyal Hizmetler’de ise aynı verilere göre 278 binden fazla işçi çalışıyor ve bunların yalnızca 7 bini sendikaya üye. Bu istatistiklerde sendikamızın üye sayısı 1178 görünüyor.
Yani üyesiyle, temsilcisiyle, pankartı, flaması sloganı ile burada iradesini ortaya koyan bizler Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı kayıtlarına göre üzerimizde önlüğünü taşıdığımız bu sendikanın üyesi görünmüyoruz. Hastanelerde her türlü baskı ve tehdide rağmen sendikalaşarak örgütlü mücadeleye katılan biz ve bizim gibi 10 binden fazla taşeron sağlık işçisinin sağlık işkolunda örgütlü bulunan Dev Sağlık-İş’e üyeliği sayılmıyor. Bizlerde aynı durumda olan binlerce arkadaşımız da e-devlet üzerinden sendikaya üye olmak istiyor fakat onlar da sendika hakkını kullanamıyor.
Yaptıkları Yasa Taşerona Kör
ILO normlarına uyum ve sendikal özgürlükler vaadiyle yıllar süren bir bekleyişin ardından çıkarılan 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu biz taşeron işçileri yok sayıyor. Sendika-toplu sözleşme-grev hakkımızı yok sayıyor. Ekim 2012’de çıkarılan bu yasayla işçilerin sendika üyelikleri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı kayıtlarına göre değil, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtlarına göre tanımlanıyor. Bizlerin SGK kayıtları da çalıştırıldığı şirketler üzerinden ve şirketlerin tek taraflı beyanlarına göre belirleniyor. Taşeron şirket, işçilerin SGK kaydını sağlık işkolu yerine inşaat, nakliye, turizm, gıda, genel hizmetler gibi kendi istediği farklı alanlarda gösterebiliyor. Bizlerin sendika üyeliği de işkolu uyuşmazlığı nedeniyle kabul edilmiyor.
Bu durum sendikamız tarafından hem fiili hem hukuki mücadelenin konusu oldu. Örgütlü bulunduğumuz işyerlerinde üyelerimiz, düzenlediğimiz referandumlarda hastane personel kimliklerinin fotokopisini pusula olarak kullanarak “Sağlık işçisiyim, Dev Sağlık-İş üyesiyim” şeklinde irade beyanında bulundu. 17 Farklı kentte 20’den fazla eylem gerçekleştirdi.
Yok sayıldığımız istatistiklere açtığımız dava ile hukuk da haklılığımızı tescilledi. Ankara 12’inci İş Mahkemesi Ocak 2013 istatistiklerinde 1234 olan üye sayımızın 7899 olarak düzeltilmesini ve işkolundaki örgütlülük oranımızın %2.8 olduğuna hükmetti.
Emeğimiz Çalınıyor, Sessiz Kalmayacağız!
Taşeron işçinin sendika ve toplu sözleşme hakkının gaspı anlamına gelen bu uygulama ve tavır karşısında hangi kapıyı çalsak bize “haklısınız” denildi. Fakat taşeron işçilerin yaşadığı sorunları diline dolayarak sermayenin emeğe saldırı programını hayata geçirmek için çabalayan Hükümet ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı göz göre göre bizleri yok saymaya devam ediyor. Mahkeme kararlarını ve taşeron işçinin sendikal örgütlülük iradesini yok sayıyor.
Bu tavır basit bir mevzuat ya da uygulama sorunu değildir. Bu tavır basit bir bürokrasi sorunu değildir. Biz taşeron işçiler emeğimizden, geleceğimizden ve haklarımızdan daha fazla çalınmasına izin vermeyeceğiz.
Bu nedenle, ya bizi tanımayan, yok sayan bu yasa değişecek ya da biz de bu yasayı yok sayıp uluslararası anlaşmalardan doğan, örgütlü irademiz ve fiili mücadelemizden güç alan haklarımızı kullanarak fiili toplu sözleşme sürecini yürüteceğiz. Yaptığımız toplu sözleşme çağrılarına bin bir türlü bahane bulup olumsuz yanıt veren hastane yönetimlerini son kez uyarıyoruz.
Eğer taleplerimiz kabul edilmezse 14 Mayıs’ta tüm Türkiye’de örgütlü bulunduğumuz tüm hastanelerde iş bırakacağımızı ve emeğimizin hakkı için ortaya koyduğumuz öncelikli taleplerimizi kabul edilerek bizimle toplusözleşme masası kurulana kadar bu mücadelemizin devam edeceğini bugün buradan ilan ediyoruz!
BİZ HAKLIYIZ, BİZ KAZANACAĞIZ! TOPLUSÖZLEŞME HAKKIMIZI ALACAĞIZ!
YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ!
TAŞERONU BU TOPRAKLARDAN SİLECEĞİZ!