Soma’da resmi rakamlara göre 301 maden emekçisinin hayatını kaybettiği büyük işçi kıyımının üzerinden bir ay geçti. Bir kez daha gördük, sermayenin sınırsız kar hırsı işçilerin kanıyla, canıyla palazlanıyor. Bir kez daha gördük, sınırsız kar hırsı taşeron düzeniyle katmerleniyor.
Yıllar önce Sağlık Bakanlığı bir taşeron bakanlığına çevrilirken bizler bu kuralsız, güvencesiz çalıştırma biçimine itiraz etmiştik. Hükümetin Sağlıkta Dönüşüm programına karşı verdiğimiz uzun ve meşakkatli mücadelenin sloganlarından birisi de “Sağlıkta taşeron ölüm demektir” idi. Gelinen noktada taşeron çalışma Türkiye’de çalışma hayatının kanayan bir yarasına dönüştü. Yıllardır inşaatlarda, tersanelerde gün be gün gelen iş kazaları haberleri ve son olarak Soma’da her birimizi yasa boğan 301 insanımızın hayatına mal olan katliam itirazımızın ve tespitimizin haklılığını bizlere gösterdi.
Biz sağlık örgütleri yaşanılan tüm facialardan sonra bu vahşi ve kuralsız çalışma düzeninin ortadan kaldırılması, taşeron çalışmanın yasaklanması sonucunu çıkarttık. Fakat hükümet bu manzaradan aksi bir sonuç çıkararak taşeronu kaldırmak yerine başta kamu hizmetleri olmak üzere yaşamın her alanında yaygınlaştıracak bir yasayı gündeme getirdi. Bakanlar Kurulu tarafından 30 Mayıs’ta içinde maden işçilerinin çalışma koşulları ve “alt işveren” uygulamasına dair düzenlemelerin yer aldığı “İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” olarak geçen bir “torba yasa” TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’na gönderildi.
Söz konusu yasa taslağında maden işçilerinin çalışma koşullarına dair kısmi iyileştirmeler bulunmakla beraber 650 bini kamuda çalışan 1 milyon yüz bin taşeron işçiyi ilgilendiren çalışma yaşamına dair düzenlemeler de bulunuyor. Tasarı taşeron işçilerin iş güvencesi, işçi sağlığı güvenliği sorunları ile sendika ve toplu sözleşme hakkına dair yaşadığı sıkıntıları çözmek yerine kamu kurumları başta olmak üzere her alanda taşeronun önünü açacak nitelikte düzenlemelere sahip. Yasaya dair temel itiraz noktaları üç işçi konfederasyonu tarafından hükümete iletilerek bu konuda kısmi geri adım attırılması sağlandı. Fakat yasanın ruhunu oluşturan taşeron çalışmayı kamuda başat çalışma biçimi haline getiren düzenlemelerde bir değişiklik yok.
Bu düzenlemeden en çok da 150 binden fazla taşeron işçi ile sağlık ve sosyal hizmetler alanı etkilenecek. Sağlıkta dönüşüm programı ile sağlık hizmeti paralı hale getirilip, özelleştirilmişti. Bu piyasalaştırma dalgası sağlık emekçilerinin güvencesizleştirilmesiyle kol kola yürümüştü. Şimdi çıkarılmak istenen yasa ile sağlık emekçilerinin geleceği ve halkın sağlığıtaşeron şirketlerin insafına terk ediliyor.
Yeni yasayla iktidar taşeron çalışmayı yerleşik hale getiriyor, yıllardır sağlık alanında tümüyle yasadışı biçimde yaygınlaştırılan taşeronlaştırmaya yasal kılıf hazırlanıyor. Bu Yasa tasarısı ne anlama geliyor?
Yıllardır taşeron işçiye müjde, kadro haberleri ile gündeme gelen yasada taşeron işçilerin iş güvencesine dair hiçbir düzenleme yok. Kamuda çalışan işçilere kadro söylentileri ile pazarlanan yasada buna dair hiçbir ifade yer almamaktadır.
Yasa, taşeron işçilerin her işçinin iş kanunundan doğan mevcut haklarını bir yenilikmiş gibi sunarken, başta sendika ve toplu sözleşme hakkı olmak üzere taşerona karşı temel savunma araçlarını da ellerinden alınıyor almaktadır.
Yasa taşeron işçilerin kadro ve iş güvencesine dair temel umudu olan muvazaa tespitini uzatarak zorlaştırıyor.
Yasa ile birlikte sağlık çalışanları açlık sınırı altında sendikasız bir şekilde çalıştırılmaya devam edecek, iş güvencesinden mahrum kalacaktır.
Yasa ile birlikte sağlık hizmeti üretim süreci ihale masalarının konusu olacaktır. Çünkü hastanelerin dezenfeksiyonundan, servis hizmetlerine, tıbbi sekreterlikten laboratuvar hizmetlerine kadar tüm hizmetler ihaleye çıkarılacaktır. Tek amaç, ucuz ve güvencesiz işçiliktir. Her şey “maliyet unsuru”!
Çok tehlikeli iş yeri statüsünde olan hastanelerde, iş güvenliği önlemleri kâğıt üzerinde bırakılıyor. Taşeron şirketlerin keyfi bildirimleri esas alındığı için birçok işyerinde sağlık hizmeti veren emekçiler sağlık çalışanı olarak tanımlanmıyor. Özel koruma ve çalıştırma düzeneklerinden yararlanamıyor.
Sağlık çalışanlarının geleceği ve hastalarımızın sağlığı taşeron şirketlerin üç kuruşluk karı için akıl almaz oyunlarına kurban ediliyor.
İktidarı döneminde taşeron işçi sayısını neredeyse on katına çıkaran AKP hükümeti, Türkiye’yi bir taşeron cumhuriyeti yapmak için bir adım daha atmıştır, bu uğurda halkın sağlığını tehlikeye atacak kadar da gözünü karartmıştır.
Bizler bu ülkede sağlık ve sosyal hizmeti üreten emekçiler olarak insanca yaşam ve güvenceli iş talebimiz için mücadeleye devam edeceğiz. Halkın sağlık ve sosyal hizmet hakkı için ve biz sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin insanca koşullarda yaşayıp çalıştığı bir ülkede yaşamak için AKP’nin torba yasasına ve sağlıkta taşerona hayır diyoruz!
İNSAN İHALEYLE ÇALIŞTIRILMAZ, SAĞLIKTA TAŞERON OLMAZ !
Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Türk Tabipleri Birliği
Türk Dişhekimleri Birliği
Türk Hemşireler Derneği
Ebeler Derneği
Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği
Türk Medikal Radyo Teknoloji Derneği
Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği