TÜMRAD-DER Kayseri Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyasyon Maruziyeti Teknik Raporu Yayınladı

KAYSERİ ERCİYES ÜNİVERSİTESİ (ERÜ) TIP FAKÜLTESİ HASTANESİ

RADYOLOJİ BÖLÜMÜ

RADYASYON MARUZİYETİ TEKNİK RAPORU

 

Basında çıkan “Kayseri Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Radyoloji bölümünde görevli, 12 röntgen teknisyeninin troid kanserine yakalandığı” haberleri  üzerine incelemeler yapmak, yerinde ölçümler almak, bu ölçüm sonuçlarını değerlendirmek ve kamuoyu ile paylaşmak üzere derneğimiz tarafından oluşturulan bir heyet 15.06.2016 tarihinde Kayseri Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesini ziyaret etmiştir.

 

Bu ziyarette önce Başhekim Sayın Prof. Dr. Kudret DOĞRU ile görüşülmüş, genel bir durum değerlendirilmesi yapılmıştır. Bu görüşmede hastane idaresinin de olayın bilimsel verilere dayanan gerçek boyutlarıyla açıklığa kavuşturulmasından yana olduğu izlenimi edinilmiştir.

 

Heyetimiz hastane başhekimi ile görüşmesinin ardından radyoloji teknisyenleriyle  görüşmüş,  çalışma koşullarına ilişkin bilgileredinmiş, iş sağlığı ve güvenliği çerçevesinde hastane yönetiminin sorumluluklarını yerine getirip getirmediği hakkında çalışanlardan bilgi almış, hastanenin Radyasyon Güvenliği Komitesi Başkanı Prof. Dr. Sayın Mustafa KULA refakatinde radyoloji kliniği ve mağdurların çalıştığı odalarda ve kullandığı cihazların başında incelemeler  yaparak ölçümler almıştır. İşlem sırasında X- ışını tüplerine en yakın ve en uzak mesafelerden ölçümler yapılmıştır. Bu ölçümler alınırken X-ışını kaynağına en yakın çalıştığı için en çok radyasyon dozuna maruz kalınan doktor pozisyonu ile  radyoloji teknisyeninin bulunduğu pozisyonlar dikkate alınmıştır (Tablo 1). Bu ölçümler değerlendirilirken personelin bir günde katıldığı vaka sayısı, personelin ifadesi dikkate alınarak, ortalama  dört vaka olarak alınmış, yine bir vakada ortalama ışınlanma süresinin 10,40 dakika olduğu, bu sürenin 7,28 dakikasının radyoskopi, 3,12 dakikasının cine işlemleri yapılarak kullanıldığı tespit edilmiştir.

 

Bu ölçüm sonuçlarına göre Tablo 1’den de açıkça görülebileceği gibi koruyucu donanım (Kurşun önlük, kurşun gözlük, tiroid koruyucu) kullanılarak radyasyon dozu yaklaşık 8-10 kat azaltılabilmektedir. Koruyucu donanım kullanılarak maruz kalınan radyasyon dozlarının ise yasal limit değerlerin altında kaldığı  tespit edilmiştir.

 

İyonlaştırıcı radyasyonun hücre tarafından soğurulması sonucunda hedef moleküllerde iyonlaşma ve uyarılmalar meydana gelir. Daha sonra ortaya çıkabilecek biyolojik hasarların başlatıcı olayları olan bu iyonlaşmalar, hücrenin genetik bilgilerini taşıyan DNA zincirlerinde kırılmalara ve hücre içerisinde kimyasal toksinlerin üremesine neden olabilir. Kırılmaların hemen ardından bir onarım faaliyeti başlar. Hasar çok büyük değilse DNA da meydana gelen kırılmalar onarılabilir. Ancak bu onarım esnasında da hatalar oluşabilir ve yanlış şifre bilgiler içeren kromozomlar meydana gelebilir ve mutasyona sebep olabilir.

 

Hasarlı DNA düzgün onarılmadığı takdirde hücre ya bozuk bir metabolizma ile sağ kalacak ya da ölecektir.

Vücudun bir çok organ veya dokusu, önemli sayıda hücre kaybına rağmen faaliyetlerini normal bir şekilde sürdürebilir. Yine de hücre kaybı belli bir sayının üzerine çıktığında organ veya dokularda, dolayısıyla ışınlanan kişilerde gözlenebilir hasarlar meydana gelecektir. Bu da ancak bu kadar çok sayıda hücrenin ölümüne sebep olacak büyüklükte bir radyasyon dozuna maruz kalınması sonucu gerçekleşir. Etki eşiğini aşan akut doz almış kişilerde ortaya çıkan bu tür hasarlara deterministik etkiler denir.

 

Kısaca, Deterministik etkilere hücre ölümü sebep olur, eşik doz yüksektir, belirtisiz safha genellikle kısadır, doz yüksek olduğu takdirde etki kesindir, etkinin şiddeti doz ile artar, doz hızının etkiler üzerinde büyük bir tesiri vardır.

 

Radyasyonun verdiği hasar sonucu hücre ölmüyor ancak değişikliğe uğruyorsa bu hücredeki hasar genellikle onarılır. Onarım mükemmel olarak gerçekleşmediği takdirde değişim yavru hücrelere aktarılacak ve er geç ışınlanan kişinin organ veya dokularında kanser oluşumuna yol açacaktır. Eğer hücreler ışınlanan kişinin çocuklarına genetik bilgilerin aktarılmasıyla ilgiliyse kalıtımsal bozukluklar meydana gelebilir. Kişinin kendisinde veya çocuklarında meydana gelen bu tür etkiler “Stokastik (tesadüfi)” etkiler olarak adlandırılır.

 

Stokastik etkilere (kanser ve kalıtımsal etkilere) tek bir hücrede meydana gelen hasarlar neden olur. Doku dozu arttıkça çok daha fazla sayıda hücre hasar görecek  ve stokastik etkilerin meydana gelme ihtimali artacaktır.

 

Kısaca, kanser ve kalıtımsal etkiler radyasyonun stokastik etkileridir, belli bir eşik doz yoktur, meydana gelme olasılığı doz ile artar, şiddet derecesi doz ile artmaz, doz-tepki eğrisi aşağı yukarı doğrusaldır,  doz hızının risk üzerinde küçük bir etkisi olabilir. Stokastik etkilerin, kanser için birkaç yıllık ve kalıtımsal etkiler için ise daha uzun sürebilecek belirtisiz geçen bir periyotları vardır.

 

Radyasyona en fazla maruz kalan kişiler olan radyasyon çalışanlarının uzunca bir süre içinde aralıklı olarak düşük dozlara maruz kalması yani kronik olarak ışınlanması sonucu meydana gelebilecek etkiler yıllar sonra ortaya çıkabilir. Bunun sebebi ise, doz düşük dahi olsa tekrarlanan ışınlamalarda organizmanın bir sonraki ışınlamaya kadar hasarı onaramaması ve hasarın gittikçe artmasıdır.

 

Kronik olarak ışınlanan kişilerde, yıllar sonra, katarak ve kanser vakaları görülebileceği gibi doğal ömür sürelerinde de bir kısalma söz konusu olabilir. Ayrıca, bu kişilerin kendilerinden sonraki nesillerinde kalıtımsal bozukluklara rastlanabilir.

 

Göz merceğinin, uzun yıllar boyunca yıllık olarak 100 mSv’in üzerinde bir doza maruz kalması gözde fark edilebilir bir opasite (saydamlık kaybı) oluşumuna neden olabilirken bu doz 150 mSv’in üzerine çıktığında katarakt meydana gelebilir.

 

Birçok bilim adamı, ne kadar az olduğunu önemsemeksizin, radyasyon ışınlamalarının kanser riski taşıdığını kabul eder. Bir kişi kansere yakalandıktan sonra bunun nedeninin ne olduğunu anlamak bugün için imkansızdır. Radyasyonun sebep olduğu kanseri, başka bir etmenin sebep olduğu kanserden ayırt etmek şimdilik mümkün değildir.

 

Vücudun bazı bölgeleri diğerlerine nazaran daha duyarlı olsa da, radyasyon hemen hemen her doku ve organda kansere yol açabilir. Atom bombasından sağ kalanlar üzerinde yapılan Ortalama Ömür Çalışmaları mide, kalın bağırsak, karaciğer, akciğer, göğüs, dişi üreme bezi ve mesane kanserleri kadar tüm katı tümörler için de radyasyonun istatistiki olarak kayda değer etkilerini ortaya koyarak kanser vakaları ile ölüm oranlarının benzer olduğunu göstermektedir. Vaka verileri, aynı zamanda, iyi huylu deri ve troid kanserleri için de aşırı radyasyon riskleriyle ilgili bazı kanıtlar sunmaktadır. Çalışmada, bir çok lösemi çeşidi için radyasyon ilişkisi dikkat çekmektedir.

Tablo 1 Kayseri Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Ölçüm Sonuçlarının Değerlendirilmesi

 

UYARI: Tablo’da belirtildiği gibi günlük 4 vaka üzerindenden işlem yapılmıştır. Ancak magdurların beyanları dikkate alındığında günlük minimum 20 hastaya işlem yapıldığı yönündedir. Dolayısıyla toblunun en sonuncu sutundan bir önceki bölümde gösterilen (siyah) sayısal veriler günlük vaka sayısı ile çarpıldığında bazı parametreler kabul edilen doz limitinin üzerinde çıkarken bazı parametrelerin ise yıllık müsaade edilen doz  limitinin altında olduğu görülecektir.

 

*NCRP 49-Ek C-Tablo 27 deki veriler kullanılarak hesaplanmıştır.

** https://www.euronuclear.org/info/encyclopedia/r/radiation-exposure-dose-limit.htm

 

 

Ortalama Skopi Süresi : 7,28 dakika/vaka

Ortalama Cine Süresi : 3,12 dakika/vaka

Cihazlar

Ölçülen Cihaz Ölçüm Cihazı
Tipi Anjiyografi İyon Odası
Marka Siemens Fluke
Model Artis zee Biplane 451 P
Seri No 6219

 

 

SONUÇ

 

Kayseri Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Radyoloji bölümünde görevli, 13 röntgen teknisyeninde troid nodülünün  bulunması ve bunlardan 3’ünde kanser olduğunun tespit edilmesi nedeninin kesin olarak radyasyon dozunun aşıldığını ve radyasyon maruziyetine bağlı olduğunu söylemek ne kadar doğru bir söylem değilse, kesin olarak radyasyon maruziyetine bağlı olmadığını söylemek de aynı derecede doğru bir söylem değildir.

 

Ölçülen doz limitleri yıllık alınabilecek(müsaade edilen doz) limitinin üzerinde olmasa da çok yakın olduğunu söyleyebiliriz. Kaldı ki kanser olunması için limitlerin aşılmasına da ihtiyaç yoktur. Çünkü kanser radyasyonun stokastik (tesadüfi) etkilerinden biridir. Stokastik etkiler ise uzunca bir süre içinde aralıklı olarak düşük dozlara maruz kalınması yani kronik olarak ışınlanılması sonucu meydana gelebilecek etkilerdir. Maruz kalınan doz miktarı arttıkça stokastik etki ihtimali de artacaktır. Radyoloji çalışanlarını bekleyen en önemli tehlike stokastik etkilerdir. Burada hedef stokastik etki ihtimalini azaltmak olmalıdır. Bu nedenle radyasyon çalışanları mutlaka doz maruziyetini azaltacak koruyucu önlemleri almalıdır. Tablo 1’de verilen ölçüm sonuçlarına göre standartlara uygun koruyucu malzeme (Kurşun önlük, kurşun gözlük, tiroid koruyucu) kullanımının maruz kalınacak dozu önemli miktarlarda azalttığı kesindir.

 

İlgili hastanede İş Sağlığı ve Güvenliği Biriminin 2015 yılından itibaren mevcut olduğu, çalışanların peryodik sağlık kontrollerinin düzenli olarak yapıldığı ancak 2015 yılından önce sağlık kontrollerinin düzenli yapılmadığı, koruyucu ekipmanların yeterli olmadığı ve yoğun iş temposu içerisinde  radyasyon güvenliğinin çoğu kez ihmal edildiği çalışanlar tarafından ifade edilmiştir.

 

Ayrıca  bu birimin hizmet içi eğitim kapsamında düzenlediği  Radyasyon Güvenliği ve Korunma Eğitimi  yetersiz olduğu ve birçok çalışanın da bu eğitimlere katılmadığı ifade edilmiştir.

 

Anjio ve Girişimsel Radyoloji ünitelerinde yeterli sayıda kurşun önlük, tiroit koruyucu vb ekipmanların bulunduğu tespit edilirken  acil servis radyografi, tomografi ünitesi ve diğer birimlerde bu donanımların yetersiz ve kullanıma uygun  olmadığı tespit edilmiştir.

 

Çalışanların iş yükünün fazla, çalışan sayısının az olduğu ve ilgili hastanenin bu ihtiyacının bir kısmını radyoloji eğitimi almamış kişiler ile karşıladığı görülmüştür.

 

Tiroit Papilla CA teşhisi konulan 3 personelin değişik tarihlerde ameliyat olduğu  genel sağlık durumlarının iyi olduğu ancak kişilerin yazılı talebi olmasına rağmen aynı birimde radyasyon ortamında çalışmaya devam edildiği tespit edilmiştir. Hastane yönetiminin ilgili personellerin görev yerlerinin değiştirilmesi ile ilgili gerekli yazıların yazıldığı ve en yakın zamanda görev yerlerinin değiştirileceği heyetimize bildirilmiştir. Ayrıca  diğer 10 personelin ise takipleri devam etmektedir.

 

İdarenin, radyasyon çalışanlarının bu tür ihtiyaçlarını standartlara uygun teçhizat ve ekipmanlar temin ederek ortadan kaldırması ve ilave olarak mümkün olabildiğince az doza maruz kalmalarını sağlayabilmek için personel sayısını artırması ve günlük iş yükünü azaltmak için radyasyon ile çalışma sürelerini yeniden düzenlemeleri gerekmektedir.

 

Derneğimiz ilgili hastanenin radyoloji çalışanlarının çalışma koşullarının iyileştirilmesi, yeterli miktarda uygun koruyucu ekipmanların temin edilmesi ve yeterli sayıda eğitimli radyoloji teknisyeninin istihdam edilmesini titizlikle takip edeceğini ve gerektiğinde kanunlar çerçevesinde müdahil olacağını, meslektaşlarımızın hak ve menfaatlerini koruyacağını kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.

 

Öğr. Gör. Heybet ASLANOĞLU

TÜMRAD-DER Genel Başkanı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir