Sendikamızın Genel Başkanı ve aynı zamanda DİSK Genel Sekreteri olan Arzu Çerkezoğlu’nun, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in açıklamalarına ilişkin yanıtıdır:
Emekçilerin Sorunu Hakkını Arayan Sendika Bulamaması Değil,
Haklarını Yok Sayan Bir Hükümet Tarafından Yönetilmesidir
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik son dönemde sık sık basına konuk olarak hükümetin çalışma hayatına dair yeni yasal düzenleme hazırlıklarını anlatıyor. Bu beyanatlarında kıdem tazminatı hakkının gaspı, taşeron çalıştırmanın yaygınlaşması gibi uygulamaları bir nimetmiş gibi anlatan bakan her açıklamasında sendikalara yönelik karalayıcı açıklamalar yapmayı da ihmal etmiyor.
18 Mayıs akşamı Bursa’da yerel bir TV kanalına konuk olan Faruk Çelik, bu programda kısa bir süre önce dile getirdiği bir iddiayı yineledi. Sendikaların hak arama mücadelesini şu sözlerle gölgelemek istedi: “İsmini vermek istemediğim bir sendikacı diyor ki; ‘Bana aidat verir misiniz?’ Aidat ne? Sendikanın kasasına girecek para. Ben işçinin kasasına, cebine ne gireceğini arayan sendikacı arıyorum. …Ben hak aramayı bilen günümüze, 2013 yılına gelmiş sendikacı arıyorum. Ne acı bir şey. Sendikacı arıyorum ki, işçinin hakkını arasın.”
Emeğe Saldırı Hazırlığı Öncesi Sendikaları İtibarsızlaştırma Taktiği
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı bu açıklamaları tam da yüz binlerce taşeron işçinin iş güvencesini kati suretle ortadan kaldıracak yeni düzenlemelere imza atmaya hazırlandığı, kıdem tazminatını fon bahanesi ile gasp ederek işçilerin iş güvencesini ortadan kaldırma niyetini sık sık dile getirdiği bir dönemde yapıyor. Bu nedenle asıl amacın emek düşmanı politikaları hayata geçirirken kendisine muhalefet edecek sendikaları itibarsızlaştırma niyeti taşıdığı izlenimine kapılmaktayız.
Hakkını Arayan Sendikayı Bulmak İçin Sokaklara, Grev Çadırlarına Bakın
46 yıldır gücünü işyerlerinden, sokaklardan ve haklı mücadelesinden alan bir konfederasyon olarak bu gibi itibarsızlaştırma çabalarının sendikalarımızı yıpratabileceğine dair en ufak bir kaygımız bulunmamaktadır. Bizleri rahatsız eden sermayenin çıkarlarını kendi siyasi iktidarının çıkarları ile özdeşleştirmiş bir Kabinede çalışma hayatı ve sosyal güvenlikten sorumlu olarak görev alan Sayın Faruk Çelik’in tek kelime ile demagoji olarak nitelenecek bu açıklamalarıdır. İşçilerin hakkını arayan sendika bulamamaktan yakınan Sayın Faruk Çelik işçi hakkını arayan sendikaları, işveren işbirlikçisi sendikalarla buluşmaya alışık olduğu lobi toplantılarında, kongre salonlarında, işçilere kapalı toplantı salonlarında, pahalı kutlama yemekleri ve davetlerde arıyorsa bulamaması normal.
Zira bizler yani emekçilerin insanca koşullarda yaşaması, haklarının gasp edilmemesi için mücadele edenler oralarda değil, her yasa görüşmesinde meclis kapısında ve sokaklardayız, her hak ihlalinde işyerleri önlerinde grev ve direniş çadırlarındayız, 1 Mayıs’larda yasaklı meydanlardayız. Kısaca alınterinin söz konusu olduğu HERYERDEYİZ.
Aradıkları İşçi Düşmanı Politikalarını Meşrulaştıracak Sendikalardır
Fakat mesele bizim nerede olduğumuz değil Bakan Çelik’in neyi gizlemek istediğidir. Çünkü bakan işçinin hakkını arayan sendika bulamadığını söylerken işçi sınıfının asıl sorununun üstünü örtmeye çalışmaktadır. O gerçeği de biz açıklayalım. Türkiye’deki emekçilerin sorunu haklarını yok sayan, sermayenin çıkarlarını emekçilerin çıkarlarının önüne koyan ve işçi düşmanlığını benimsemiş bir hükmet tarafından yönetilmektir.
Bakanın açıklamaları doğru ve samimi değildir. İşçinin hakkını arayan sendika bulamamaktan şikayet eden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın sadece son birkaç aydaki açıklama ve icraatları kimin çıkarını korumak üzere hareket ettiğini göstermektedir:
- Sermaye örgütlerinin eğitim toplantıları için bürokratlarını seferber ederek patronların “işten atma stratejileri” geliştirmelerine yardım etmek
- Kendi bakanlığına bağlı iş müfettişlerinin binlerce taşeron işçinin asıl işveren bağlı çalıştırılması gerektiğini belirten muvazaa raporlarını yok sayarak hukuku çiğneme pahasına taşeron işçileri güvencesiz çalıştırmak
- 773 TL’lik asgari ücret ile geçinmenin mümkün olduğunu iddia edip daha yüksek asgari ücretin “işverenler” e rekabet koşullarında dezavantaj sağlayacağını deşifre etmekte sakınca görmemek
- İşkolu tespitini işverenin beyanına bağlayarak yüzbinlerce taşeron işçinin sendika hakkını fiilen ortadan kaldırmak
- “İşverenler”e rekabette avantaj sağlamak için güvencesiz ve kuralsız çalışmayı yaygınlaştırmak
- Kıdem tazminatını fona devrederek yok etmeye çalışmak.
Bu hatırlatmaları bakanın açıklamaları ile birlikte düşündüğümüzde bakanın aradığının emekçilerin hakkını arayan bir sendika değil, AKP hükümetinin işçi düşmanı politikalarının işçiye “müjde” olarak pazarlamasına yardımcı olacak sendikalar olduğu anlaşılmaktadır.