DİSK Genel Sekreteri ve sendikamızın Genel Başkanı Dr. Arzu Çerkezoğlu’nun Suriye’de yaşanan katliamla
ilgili açıklaması:
• DİSK, etnisite, mezhep, ırk ayrımı gözetmeksizin, her kime yapılırsayapılsın katliamları insanlığa karşı suç kabul etmekte ve her kimtarafından gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin bu suçları lanetlemektedir.
21 Ağustos sabahı Suriye’den gelen görüntüler, bu ülkede yeni bir katliam yaşandığını belgeledi. Başkent Şam’ın banliyölerinden Doğu Guta’dan gelen görüntülerde, aralarında çocukların da olduğu yüzlerce insanın cansız bedenine tanıklık ettik. Bu görüntüler ilk değildi. Daha birkaç hafta önce Lazkiye’den ve Rojava’dan gelen görüntülerde de ölü çocukların üst üste atılmış bedenlerine şahit olmuştuk.
DİSK, etnisite, mezhep, ırk ayrımı gözetmeksizin, her kime yapılırsa yapılsın bu tür katliamları insanlığa karşı suç kabul etmekte ve hem kim tarafından gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin bu suçları lanetlemektedir. DİSK, insanlığa karşı işlenen suçları yarıştırmayı, birine ağlarken birini alkışlamayı, birine tepki gösterirken diğerine sessiz onay vermeyi insanlığa karşı başka bir suç olarak görür.
Ancak son günlerde yaşanan gelişmeler ışığında görünen odur ki emperyalist güçlerin ve AKP hükümetinin böyle bir ilkesi bulunmamaktadır. Kışkırttıkları ve aktif olarak destekleri savaşın sonuçlarından azap duymak bir yana Suriye’yi bir “halklar mezbahası”na çeviren planlarını daha da ileri aşamaya taşımaya çalıştıkları gözlerden kaçmamaktadır. Çocukların ölü bedenleri, bu bedenlere yenilerinin ekleneceği bir savaşı meşrulaştırmak için kullanılmaktandır.
Daha dün, El Kaide bağlantılı cihatçı çetelerin çoğunluğu çocuk yüzlerce insanı öldürdüğü katliamlara faili belliyken sessiz kalanların; sözde din adamlarının belirli mezhepten ve etnik kimlikten kadınlara tecavüzü “caiz” gören açıklamalarını görmezden gelenlerin bugün Guta’daki büyük insanlık suçundan hesap sormaya kalkmaları inandırıcı değildir.
Suriye’de çatışan taraflar çeşitli iddialarla bu katliamdan birbirlerini sorumlu tutarlarken, bölgeye giden Birleşmiş Milletler denetçilerinin raporları dahi beklenmeden, alelacele faili ilan ederek savaş kararları almaya kalkışmak, asıl derdin insanlık suçlarından hesap sormak olmadığını göstermektedir.
Hangi kılıfla örtülmeye çalışılırsa çalışılsın emperyalist güçlerin Suriye’ye yönelik herhangi bir müdahalesi, kendi stratejik çıkarlarını korumak için olacaktır. Dün Irak’ta, Afganistan’da, Libya’da, Somali’de neden askeri harekata giriştilerse, Filistin’i neden tecrit altına aldılarsa bugün Suriye’yi de aynı amaç doğrultusunda hedef alacaklardır.
Bu bilinçle biz DİSK olarak emperyalistlere askeri müdahale çağrısı yapan ve böylesi bir müdahalede etkin bir rol oynamak isteyen AKP iktidarının tutumunu kabul edilemez buluyoruz. AKP’nin politikalarının bedelini Türkiye çok ağır biçimde ödemiştir ve daha fazla ödemesine yol açacak girişimlere seyirci kalmak mümkün değildir.
Türkiye sokaklarında yabancı uyruklu eli silahlı grupların, ajanların, gizli servislerin, emperyalizmin özel kuvvet olarak kullandığı çapulcu sürülerinin cirit attığı bir ülke haline gelmiştir. Her gün Türkiye’den sınırı geçen askeri malzemelere dair haberler basına yansımaktadır. Bu hesapsız politikalar sonucunda başta Reyhanlı olmak üzere Suriye sınırındaki illerde ölen insanlarımızın sayısı 100 civarındadır. Etnik ve mezhep temelli çatışmalara AKP hükümetinin taraf olması, ülke içinde de çok ciddi toplumsal gerilimlerin birikmesine neden olmaktadır.
Türkiye’nin fiili olarak savaşın bir parçası olması, ülkede demokrasinin de ayaklar altına alınmasının gerekçesi haline getirilmektedir. Ortadoğu’daki diktatörlere “firavun” diyen iktidar daha Haziran ayında 5 yurttaşının ölümüne, 11 insanın gözünü kaybetmesine, yüzlercesinin sakat kalmasına neden olacak polis şiddetini “destan” olarak nitelendirmiş, bir “fetih ve cihat” dilini halkına karşı kullanmıştır.
Başbakan Erdoğan’ın “Her firavunun bir Musa’sı vardır” sözlerinin anlamı bugün artık çok açıktır. Emperyalist güçlerle beraber Suriye’ye yönelik bir savaşa girişmeye heves eden ve bu şekilde Ortadoğu’daki “değerli yalnızlığına” son vereceğini düşünen AKP iktidarının “Musa” dediği, ABD başta olmak üzere NATO’dur ve Suriye’ye yönelik askeri saldırılara aylar öncesinden başlamış olan İsrail’dir.
Tarih bize savaşın bedelini ödeyenlerin emekçiler ve ezilenler, ganimetini toplayanların ise egemenler olduğunu defalarca göstermiştir. Doğu Guta’da yaşanan barbarca katliam bu kanlı tarihin yeni bir halkasıdır.
Dünyanın egemen güçleri bizleri bir barbarlık çağına sürüklerken seyirci kalmak mümkün değildir. Biz DİSK olarak toplumsal muhalefetin diğer bileşenleri olarak böylesi bir savaşa karşı aktif taraf olacağız. 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Kardeşliğin Dünyası’nın emperyalistlere ve her türden işbirlikçilerine karşı halkların ortak mücadelesiyle kurulabileceğini haykıracağız.