Erzurum’da mikrobiyoloji laboratuvarında çalışan Recep Tepe, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı virüsünü taşıyan kan örneği ile laboratuarda temas sonucu aynı hastalık nedeniyle kaybetti
Soma’da yaşanan facianın üzerinden bir hafta geçti. 301 maden işçisi arkadaşımızı kaybettiğimiz bu olay bu coğrafyada, işçi katliamının tam içinde yaşadığımızı bir kez daha acı bir şekilde ortaya koydu. Bu olay piyasacı politikaların, kâr hırsının hakim olduğu bir çalışma yaşamının insan hayatını nasıl hiçe saydığını gözler önüne serdi. Her yıl en az 1500 işçinin iş cinayetleriyle en az 10 bin işçinin meslek hastalıklarıyla öldüğü bu ülkede son olarak iki gün önce taşeron şirket bünyesinde çalıştırılan bir sağlık emekçisi arkadaşımız daha iş cinayetiyle hayatını kaybetti.
Erzurum’da Atatürk Üniversitesi Süleyman Demirel Tıp Merkezi Yakutiye Araştırma Hastanesi’nde Mikrobiyoloji laboratuvarında çalışan Recep Tepe, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı virüsünü taşıyan kan örneği ile laboratuarda temas sonucu aynı hastalık nedeniyle hayatını kaybetti. Basına yansıyan haberlere göre Oltu ilçesinden tarım ilacı zehirlenmesi ön tanısı ile hastaneye yatırılan bir hastanın hayatını kaybetmesi üzerine KKKA hastalığından şüphelenilerek gönderilen kan örneğiyle laboratuvarda temas sonucu Recep Tepe arkadaşımıza hastalık bulaşmıştır.
Bu ölüm açıkça bir iş cinayetidir.
Olay sonrası Atatürk Üniversitesi Rektörü ve hastane başhekimi tarafından basına yapılan açıklamalarda olayın nasıl gerçekleştiği veya gerçekleşmiş olabileceği ile ilgili herhangi bir bilgi verilmemiştir. KKKA virüsü gibi son derece ölümcül bir etken örneğinin çalışıldığı bir laboratuvarda, hem de bu hastaların bölgede en fazla takip edildiği bir hastanede böylesi bir bulaş sonrası gerçekleşen bu ölüm kesinlikle doğal kabul edilemez. KKKA hastalığı şüphesiyle gönderilen bir kan materyalinin en üst düzey biyogüvenlik önlemlerinin alındığı bir ortamda çalışılması gerekmektedir. Tıbbi materyallerin örnek alımından, taşınması, çalışılması ve imha edilmesine kadar her aşama ciddi riskler taşımaktadır. Bu aşamalarda çalışan hasta bakıcı, hemşire, doktor, laborant, tıbbi sekreter, temizlik işçisi yani tüm sağlık çalışanları bulaş riskiyle çalışmaktadır. Bu nedenle Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü’nden, hastane başhekimliğinden ve Recep Tepe arkadaşımızın çalıştırıldığı taşeron şirket yönetiminden şu soruların cevaplarını acilen duymak istiyoruz;
6331 sayılı yasa gereği hastanelerinizde risk değerlendirmeleri yapıldı mı?
Mevcut risklere karşı gerekli iş güvenliği önlemleri alındı mı?
Hastanenizde İş sağlığı ve güvenliği kurulları oluşturularak işlevsel hale getirildi mi?
Sağlık çalışanlarına çalıştıkları alana yönelik gerekli sürelerde nitelikli bir işçi sağlığı eğitimi verildi mi?
Gerekli önlemler alındığında laboratuvar ortamında böyle bir bulaşın mümkün olmayacağı bilinmesi nedeniyle olaydaki ihmale yönelik soruşturma başlatıldı mı?
İşveren konumundaki tüm kurumlar bu sorulara bir an önce cevap vermekle ve olayı aydınlatmakla yükümlüdürler.
Bugün içinde yaşadığımız sağlık ortamı sağlık çalışanlarına adete hastalık ve ölüm saçmaktadır. Bundan 2 yıl önce Dr. Mustafa Bilgiç, hastasından bulaşan KKKA nedeniyle hayatını kaybetmişti. Sağlıkta şiddet nedeniyle kaybettiğimiz Dr Ersin Arslan’ı ve sağlıkta aşırı çalıştırma ve mobbing nedeniyle kaybettiğimiz Dr. Melike Erdem’i de iş cinayetlerinin aramızdan aldığını unutmadık. Sağlık politikalarının gidişatına bakıldığını bu iş cinayetlerinin maalesef son olmayacağını bugünden söylemek mümkün.
Sağlık politikalarının sonucu olarak;
Hastaneler adeta dev fabrikalara dönüştürülüp şirket gibi yönetilir hale gelmiştir.
Sağlık talebi alabildiğine kışkırtılmaktadır. Sağlık çalışanları iş yoğunluğu altında ezilmektedir.
Hastane yönetimleri için poliklinik hasta sayıları, hasta yatışları, yapılan tetkikler, ameliyatlar kar getiren girdilere dönüştürülmüştür.
Sağlık alanında taşeron çalıştırma ile sağlık ekip işi olmaktan çıkartılmış olup sağlık emekçilerinin tüm özlük haklarına saldırılmaktadır.
Uzun çalıştırma, emek yoğun çalıştırma, esnek ve güvencesiz çalıştırma sağlık alanına hakim kılınmış olup örgütlenme ve sendikal mücadelenin önüne geçmek için her türlü hukuki usulsüzlük uygulanır hale gelmiştir.
Tıp eğitimi niteliksizleştirilerek bir anlamda toplum sağlığı tehdit altına alınmıştır.
İşçi sağlığı konusu, şirkete dönüşen hastaneler için maliyet unsuru olup sağlık çalışanlarına iş cinayetleri ve meslek hastalıkları olarak yansımaktadır.
Buradan açıkça ifade ediyoruz; tüm bu politikaların ve işçi ölümlerinin doğrudan sorumlusu AKP iktidardır. Bizler tıp endüstrisi için, siyasi iktidarın popülist politikaları için niteliksizleştirilmiş ve ücretli bir sağlık hizmeti değil sürekli olarak toplum yararını gözeten eşit, nitelikli ve ulaşılabilir bir sağlık hizmeti sunmak istiyoruz. Bu sürece karşın sağlık çalışanları olarak emeğimize, sağlığımıza, toplum sağlığına sahip çıkmak için her zaman olduğundan daha fazla örgütlü ve kararlı bir mücadele hattı kurmamız gerekiyor.
* Coşkun Canıvar
İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi Beylikdüzü EscortBeylikdüzü Escort